Saturday, December 25, 2010

Juno

0 comments

Diger blogumda yaziyorum aslinda izledigim filmleri. Kactir hamilelik/annelik üzerine filmler denk geliyor, o yüzden öyle olanlari burada paylasmak istedim.

Juno ufak bi kizin hamile kalisiyla yasadigi olaylari anlatiyor. Normal bi kiz olsa neyse de bu enteresan kizin hamileligi nasil yasadigini izlemek güzeldi. Ada da inanilmaz bi sekilde iki saate yakindir uyuyunca kesintisiz izleyebildik filmi (hala uyuyor kendisi). Gerci bizim yumurcak birazdan uyanip bizi sabaha kadar dens dens dens ettirebilir ya, hadi bakalim..

Emzirme Reformu Sobesi

0 comments
Blog yazan annelerin sobeleme oyununa deryaze sayesinde dahil oldum. Ben bu alemde yeni oldugum icin bi sobeleyecegim, herkese acik blogu olan kimse yok. Ama bi arkadasimin henüz özel olan bi blogu var, onu sobeleyeyim de isterse sorulari cevaplar, o da bu oyuna katilir.  Cevaplarimi asagida bulabilirsiniz:

(1)  Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? (*)
1.3 olduğunu deryaze'den ögrendim, üzüldüm, sasirdim..
(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?
2 aylik Özgür Ada'yi simdiye kadar hep emzirdim. Bakalim bundan sonrasi nasil olacak..
(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?
Çalışmıyorum.
(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
Çalışmıyorum
(5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?
Çalışmıyorum.
(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?
Evet. Ev disinda emzirmeye kalktiginiz zaman ya bi soyunma kabini bulmaniz gerekiyor ya da bi tuvalet. Allahtan bi örtü gibi bisiy icat etmisler, onun sayesinde disarida oturdugunuz yerde emzirebiliyorsunuz rahatca.
(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?
Evet tabi ki. Emzirme danismanindan destek aldim ilk baslarda. Burada hastanelerde dogumdan sonra annelere bu hizmet istege veriliyor. Türkiye'de de olmasini istedigim, bence cok mantikli bi hizmetti. O destegi almasaydim ne yapardim bilmiyorum.
(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan “sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?
Evet. Sütün yetmiyor heralde diye aglayan da tutun da kalitesiz mi acaba sütün, cocuk memenin altinda eziliyor seklinde bi sürü olumsuz yorum aldim zaman zaman.
(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?
Biliyorum. Anne sütü bebegin sagligi icin en yararli besin kaynagi. Bunun böyle oldugunu anlatmak icin Emzirme Reformu gerekli.
(10) Emzirme Reformu’nu web sitesinde desteklediniz mi? Destek olmak için www.emzirmereformu.com adresindeki formu doldurmanız yeterli.
Evet destekledim.

Tuesday, December 21, 2010

Adali Rüya

0 comments
Normalde bi hayli rüya gören bi insan olarak hamileligin basindan beri Özgür'ü rüyamda görmem pek dogaldi aslinda. Ama yine de her bi rüya o dönem bilincimin altindan neler gectigiyle yüzlesmek icin güzel firsatlardi benim icin. Mesela Ada'yi kocaman sarisin mavi gözlü bi bebek olarak gördügüm zaman Ada'nin nasil bi bebek olacagini cok merak ediyordum.

Gectigimiz gecelerden birinde ise söyle bi rüya gördüm: Salih, Ada, ben ve Salih'in bi arkadasi yanyana ayakta duruyoruz bi yerde. Ada 16-17 yaslarinda. Iciyoruz hep beraber. Salih, sagimda duruyor; Ada solumda. Bi süre sonra Ada sarhos oluyor, böyle yere düsüyor felan :) Ben bunu kaldiriyorum yerden, kundakliyorum (!) , tekrar yerine oturtmaya calisiyorum. Salih Ada'nin sarhos oldugunu fark edince kizmaya basliyor (tam da Salih'ten beklenecek davranis ya!:)) iste "Niye icki icirdiniz Ada'ya?" felan diye. Ben de kiziyorum "Sanki Ada icerken sen yanimizda degildin" diye :)

Friday, December 17, 2010

Özgür Ada aramiza katildiktan sonra hayatimizda neler degisti, degisiyor ya da yeni anne-baba olacaklara pratik öneriler

2 comments
+ Bi kere artik sinema keyfimiz yok denecek kadar az. Öyle uzun süreli bizi baglayacak planlar yapamiyoruz (simdilik). Bi keresinde Mamoth'u altyazili seyrettik (sessiz sinema kivaminda) ama bi daha olur mu bilmiyorum.
+ Uzun metraj yerine kisa metraj film izlemeye calistik. Fena da olmadi. Yalniz Türkce kisa filmler baya bi az (Türkce uzun metraj tavsiyesi olan varsa memnun oluruz ;)), yabancilara da henüz gecmedik.
+ Bir de Seinfeld'i izlemeye 6. sezondan itibaren devam ediyoruz. Bölümler 20 dk'lik oldugu icin vazgecmesi kolay oluyor.
+ Özgür Adamiz kis bebesi oldugu ve Sikago gibi kislari baya sert gecen bi sehirde yasadigimiz icin (sicakligin -30°C'ye kadar dustugu, ortalamanin -10°C civari oldugu bi sehirden bahsediyorum) artik pek disari cikmiyoruz. Acikcasi böylesi, simdilik, bana göre daha iyi. Böylece Adamiz'i üsütmüyoruz. Ele avuca gelince bol bol gezeriz nasil olsa..
+ Kollarim kaslanmaya basladi.. E Ada'yi (4.5 kg i geckin bizim yumurcak) günde en az 15-20 defa yerinden kaldirip indirdigimi düsünürsek, bunun olmasi gayet dogal sanirim.
+ Basarinin anlami degisti: Basari gece uyumak istemeyen Özgür kizimizi uyumaya ikna etmek artik bizim icin.
+ Yildönümümüzde disari cikamiyoruz madem, eve yemek söyliyip keyif yapalim diye plan yaptik ama Ada'nin planlari farkliymis :) Olan sicak yemeklere oldu. Soguk yemek söyleseydik daha iyi olurmus.

Bizim Dogum Hikayemiz - III

3 comments
Sabah nöbetci doktorlar muayene sonucunda acilmanin hizla arttigini söylediler. O yüzden saat 7:15 gibi kendi doktorumu cagirdilar. Biz de annemlere haber verdik. Önce annemler sonra da hamileligim boyunca rahatligini esirgemeyen doktorum geldi. Acilma araligi 1-10 arasi degisiyor, 10'a ulastiginda da dogum basliyor. Benim acilma 9 - 9.5 oldugunda epidürali yariya indirdiler. Böylece itmeyi daha iyi yapabilecektim. Sabah saat 9 gibi azaltmislardi epidürali 9:30'da acilma 10 cm'e ulasti ve dogum basladi. Ikinmalar, nefes alip vermeler vs vs sonucu saat 9:53'te Özgür Adamiz'a kovustuk.

Hikayenin bundan sonrasi biraz garip. Zira Ada'yi kucagima ilk verdikleri an cok özel olmaliydi, her yerde bunu okuyorduk, iste anne göz yaslarina bogulur, bebek emmeye baslar hemen diye. Bizde böyle olmadi. Ada'yi bana verdiklerinden bi süre sonra ben o stresle, cok afedersiniz, kustum. Cocugun üstüne gelmesin diye basimi cevirdim, hemsireler o sirada Ada'yi tuttular. Hani o heryerde okudugumuz hikaye, o büyülü an bizde böyle gerceklesti. Buradan da cikarttigimiz sonuc insan oglunun en genel tecrübesi bile farkli farkli bünyelerde cok farkli sekillerde vuku bulabiliyormus.

Ha bundan sonra klasik olmasa da özel anlar yasanmadi mi, yasandi tabi ki. Onlar artik bundan sonraki yazilarda...

Bizim Dogum Hikayemiz - II

0 comments
Suni sanci kararini verdikten sonra evde biraz dinlendim. Salih doktorla ve hastaneyle olan görüsmeleri yapti. Ben o sirada banyomu yapip hazirlandim. Aksam 7 gibi ciktik yola. Hastaneye giderken abim telastan bi yayayi eziyordu ama kurtartik son anda :) Beni iceri, annemleri de bekleme odasina aldilar. Muayene edip doktorumla konustular ve suni sanciyi baslatacak olan hormonu vermeye basladilar. Bu kisim biraz can yakiciydi cünkü hayatimda ilk defa elimin üstünden igneyle girip serum icin yer acmaya calisiliyordu. Bu islemin bu kadar zor oldugunu bilmiyordum hic. Hamileligin 35. haftasinda yapilan Ingilizcesi Group B strep test (Türkcesini malesef bilmiyorum) olan test bende pozitif cikmisti. Bu yüzden bi süre sonra bir de serum seklinde antibiyotik verdiler. Antibiyotigin damarlarimda süzülmesini hissetmek de ayri bi tecrübeydi. Keske daha önceden söyleselerdi damarlarindan gecen antibiyotigi hissedeceksin, böyle agirlasacak sanki kolun diye.. Söyleselerdi ben de yanlis bisiy mi var diye telas yapip hemsireyi acele cagirmazdim. Neyse..
Ben bi süre uyuduktan sonra gece yarisina dogru uyandim. Annemler gitmisti, sabah dogum basladiginda cagiracaktik onlari.
Hamile kalmadan seneler önce bile epidüralli normal dogum yaparim diye düsünürdüm ben hep. Hamile kaldiktan sonra da bu kararimi neredeyse hic sorgulamadim, cok da dogru bi karar vermisim diyorum. Doktorum epidürali istedigim zaman baslatabilecegimi söylemisti. Yalniz dikkat etmem gereken sey anestezistin ben cagirdiktan yaklasik bi yarim saat sonra gelebilecegiydi, ben de ona göre haber etmeliydim hemsirelere.
Sancilar 12'ye dogru iyice kendisini hissettirmeye basladi. O gece nöbetteki hemsire cok güngörmüs bi kadindi, rahat etmem icin elinden geleni yapti: belime sicak su torbasi koydu, ayaklarimi kaldirdi vs vs.Bu arada aksam yemegi yemeyen ben hastanede aciktim ama epidüralden önce yemek vermiyorlarmis. Buz cipsi denilen bisiy verdiler. Böyle ufak buz parcalari, bisiy yediginizi saniyorsunuz ama agziniza attiginiz anda eriyen buzdan baska bisiy yemiyorsunuz aslinda. Kandirmacanin bu kadari! :)
Dogum sancilarini biraz hissetmek icin (evet biraz mazosistlik var bende :)) saat 12:45'e kadar bekledim sonrasinda anestezisti cagirdim. Doktor 01:20'de geldi. Yatakta doktora arkam dönük oturttular beni. Doktorun sirtimda ilk önce igneyi batiracagi yeri belirledi, sonrasinda da temizleyip batirdi igneyi. Acikcasi igneyi batirdigi andan cok belirlerken parmagiyla bastirdigi zaman canim yandi. Ya da ben kendimi daha cok igne batirma anina hazirladigim icin o o kadar canimi yakmadi da digerini pek beklemedigim icin canim yandi.
Sonrasinda yavas yavas uyusma basladi. Salih de ben de gece uyumaya calistik.

Monday, December 13, 2010

Bizim Dogum Hikayemiz - I

2 comments
Hikayeyi anlatmaya bi hafta öncesinden baslamak mantikli sanirim. Ada'nin dogumu icin Türkiye'den gelen abim ve annemle hamileligimin son bi haftasini geciriyorduk. Ben bi yandan "Abim Türkiye'ye dönmeden dogum olur mu?" nun sikintisini yasiyordum, bi yandan da "Aa muhakkak suraya da gidelim, buraya da gidelim" diye planlar yapiyordum. Bu gazla zaten hemen hemen her gün disari cikarak, Sikago sokaklarinda bol bol gezip, müzeleri ziyaret ederek gecirdim son hamilelik günlerimi. Özgür kizim yine hic sorun cikarmayarak annesini hamilelik boyunca oldugu gibi hamileligin son haftasinda da özgür kildi.

Ama persembe günü doktora gittigimizde hafiften endiselenmeye baslamistim, hatta bi gece önce paranoyaklasip bu bebek az kimildamaya basladi, bi problem mi var acaba diye düsünüyordum. Doktorun bana söyledigi tahmini dogum zamanina girmistik (31 Ekim'di doktorun tahmini) ve ben daha henüz kasilma, vs. hissetmiyordum. Bu endiselerimi gören doktorum beni muayene ettikten sonra acilmanin basladigini, dogumu pazar gününe kadar her an bekledigini ve bu durumda suni sancinin benim icin bi secenek olabilecegini söyledi.  "Eve git, bi düsün tasin, esinle konus, beraber karar verin. Bu kadar sikinti yaparsan hem kendine hem bebege zarar verebilirsin. Onun yerine suni sanciyla bebegine 1-2 gün öncesinde kavusabilirsin" dedi. Eve gelirken Salihle konustum, o suni sanci bebege ya da bana zarar veriyor mu diye konuyu arastirdi, bi zararin olmadigini söyledi. Ben de abimin pazar günü dönecegini düsünüp, annemle ikisinin yanimda oldugu zaman kendimi daha iyi hissedecegime karar verip suni sanci istedigimizi doktora bildirdim.

Monday, December 6, 2010

Never touch a sleeping baby!

2 comments
Efenim ben Deniz, Ada bebekle söyle bi tecrübe yasadim: Türkiye'den bi arkadasim bebekleri ilk aylarinda gündüz her saat basi, gece ise iki saatte bir emzirmek gerektigini söyledi. Oysa ben Ada'yi ancak o istedigi zaman ve istedigi kadar emziriyordum. Bu da ilk haftalarda ortalama yaklasik 2-3 saatte bire denk geliyordu. Arkadasim bunun dogru olmadigini, böyle yaparak cocugun beyinsel gelisimini olumsuz etkileyebilecegimi söyledi. Ben de bu tavsiyeye uyup gündüz her saat basi emzirdim gece de saati kurup 2 saatte bir cocugu uyandirip emzirmeye basladim. Sonuc ne mi oldu? Sabaha kadar kusan bir bebek ve ertesi gün bizim solugu hastanede almamiz! Bi de üstüne cocuga kendi kendimize reflü tanisi koyup, hayiflanmaya baslamistik bile! Neyseki doktorlar muayenede bebegin karninin fazlasiyla (niye acaba?) tok oldugunu, o yuzden de bu fazlaliklari cikartma ihtiyaci duydugunu söylediler. Sonunda cocugu bi gün boyunca uykusundan bile uyandirip emzirmeye calistigima mi, o kadar endiselendigime mi, sabaha kadar basinda bekledigimize mi, yoksa ertesi gün o sogukta Ada'yi arabaya atip hastaneye gitmemize mi yanayim bilemedim.
Kissadan hisse: Never touch a sleeping baby! Uyuyan bi bebege dokunmayin!

Yalniz ilk uzun günümüz

0 comments
Sahil baba gecen haftayi labda yarim gün kalip günün gerisini bizimle gecirmisti. Bu hafta artik laba geri döndü. O yüzden bugun bizim ilk yalniz günümüz Ada Hanimla. Bakalim bakalim..

Bu arada dün anne baba olarak tek basimiza ilk banyosunu yaptirdik Ada'nin. Bi tarafta radyatör, bi tarafta susturucu niyetine sac kurutma makinasi, bi sürü acemilikle dolu basarili bi tecrübeydi. Bebekleri sakinlestirmek icin sac kurutma makinasini kullanma fikrini farkeden, bunu yayan herkese sükranlarimizi iletiriz. Allahim ne güzel bisiymis! Hic bi derdi olmayan bebegi sakinlestirmek icin aciyorsunuz sac kurutma makinasini hooop sizinki birden durulmaya basliyor. Rivayet odur ki sac kurutma makinasi rahimdeki sesleri cagristiriyormus. Diyenlerin yalancisiyiz.

Wednesday, December 1, 2010

Teknik Desteksiz Ilk Resmi Günüm

2 comments
Teknik destek derken annemden bahsediyorum tabi ki.. 1,5 aydir yanimizdaydi, sagolsun bebek bakimi hakkinda teknik destegini esirgemedi bizden. Dün Türkiye'ye ugurladik kendisini. Bugun ise teknik destek olmadan Ada'yi uyutup ilk kahvaltimi, ilk sicak cayimi iciyorum. Yok yok icemiyorum, hadi kactim ben.

Thursday, October 28, 2010

Ada Hanim Yola Cikti..

3 comments
Sanki yavastan.. Dayisi Sikago'dan gitmeden bu dünyaya gelmeye karar verdi gibi.. Gelismeleri yazicaz buraya.. Hadi bakalim, gazamiz mübarek olsun :)

Saturday, October 23, 2010

Ufak Tefek Saptamalar

2 comments
Hamilelikle, dogumla, kendimle, cevremle, ailemle ilgili gozume carpan ufak tefek seyler:

  • Alien serisinden beri isler cok degisti. Artik insanlarin bi kadinin karninda kiprasan bisiyi gordukleri zaman verdikleri ilk tepki "Aa bu bi mucize!" degil de "Anaam Alien gibi nasil da kiprasiyor o oyle!" oluyor.
  • Dogumun son gunlerinde ve bebegin ilk gunlerinde yaniniza sizi strese sokmayacak birileri olsun. Dogum odasinda "vs vs kisiyi yatistirmakla ugrasir miyim acaba?" diye sorular olmasin aklinizda.
  • "Daha dogurmadin mi sen daha?" tadinda sorulara alisin. Bu sorulari soranlar muhtemelen uzun zamandir gorusmediginiz, dogumun hangi evresinde oldugunuzu bilmeyen arkadaslarinizdir. 
  • "Suyun mu geldi?" alismaniz gereken baska bi soru kalibi. Dogum, hamilelik hayatin ne kadar parcasi olursa olsun buna yabanci olan, kadin bedeninden cikan bi sivinin komik oldugunu dusunen insanlar olabilir. Bu durumun tersini kadinlar dusunecek olsalardi cinsel hayatlari baya bi sorunlu olabilirdi bence :)
  • "Cocuk zaten 2-3 kg felan tutuyor, sen niye bu kadar kilo aldin?" tavri sizi yildirmasin. O cocugu tutacak altyapinin da lazim oldugunu dusunun. Hem sonra "eyvah cok kilo aldim, oram cikti, buram cikti" diye kaygilariniz varsa bu blog yerine gidin Ebru Salli'nin hayatini takip edin, siz de rahat edin ben de :) Ben sahsen ilk hamileligim oldugu icin kafama kilo gibi gecici (gecici evet cunku dogumdan sonra siki bi rejim bekliyor beni :)) herseyin olasiliklar dahilinde en dogal sekliyle olmasini istiyorum. Kafaniza takilan, bilmediginiz, kontrol edemeyecegim o kadar cok sey varken "Eyvah kilo aldim!" gibi bi cumle bana fazla basit geliyor. 
  • Dogumdan sonraki rahatsiz soru ise "Sutun geldi mi?/geliyor mu?" olacak gibi sanirim. ("Evet evet geliyor; Kac kg lazimdi sana?" :P) Anneligi, anne olabilirligi sut gelisiyle iliskilendiren bu tavirdan rahatsiz olmasaniz da hafiften bozulabilirsiniz. Halbuki bi kadinin bebegini emzirebilmesi genetik faktorlerin yaninda onun ne kadar rahat bi ortamda yasadiginin/hissettiginin gostergesidir. Yani sutun geldi mi tadinda sorular soran insanlar (muhtemelen) aslinda size tam da bu ortami saglamasi gereken insanlardir. 

Tuesday, October 19, 2010

39. hafta itibariyle

0 comments
Ananemiz geldi, simdi dayiyi bekliyoruz. Uc gun daha disimizi siksak da dayisi gelse Ada'nin, beni hamile görse oh diycem :) Sonra artik Ada bebek ne zaman gelmek isterse.. Doktorun dedigine göre bu hafta felan olabilirdi dogum ama normali gelecek hafta hatta 41. hafta olan bi sonraki hafta. Bakalim bizim kiz ne kadar söz dinliyor :) Bakalim bakalim..

Wednesday, October 13, 2010

Sefarad Ninnisi

0 comments


Sefaradlarin ninnisiymis bu ninni. Grup Yorum'un Bir Görüs Kabininde adli sarkisi bu ninninin melodisi üzerine yazilan sözlerden olusuyormus meger.

Uyusun da Büyüsün

0 comments
Tüketme nefesini, maviş kızım,
Bildiğin Türkçe kıt gelir masallarıma.
Sözden sazdan anlamazsın,
Kuştan, yapraktan haberin yok.

Biz yaşlılar neler de bilmeyiz,
Hele sen belle dilimizi.
Biliriz de güzel güzel laf etmesini,
Çekiniriz konuşmaktan;
Yazmasını bilir, yazamayız,

Üzme beni yum gözlerini,
Uyutacak ninnilerim yok.
Türküler mi istersin benden,
Bağrıyanık memleket türküleri,
Ne arasın bizde o ses
Islıkla söylenir
Kaçak şarkılar mı istersin;
Bunlar size gelmez
Uykusunu kaçırır çocukların.

Sana hazır ninniler söylesem
Bahçeye kurdum desem salıncak,
İnanır mısın?
Ne bahçe var, ne de beşik...
Bir arabacık da mı istemezdi şu asfalt?
Yorganın, yatağın iğreti,
Doğdun doğalı, ne oyun gördün,
Ne oyuncak!

Uyu benim maviş kızım.
Dem geçecek, devran geçecek,
Keloğlan murada erecek,
Sökülecek Hasbahçenin çitleri
Ağlayan nar gülecek!

Rıfat Ilgaz

Sunday, October 10, 2010

Gorsellik de lazim tabi

5 comments

Hamileligin 7. ayindan itibaren agaclarin arkasina saklanmakta zorlanmaya basladim :)



Sikago belki ayaklarimin altindaydi ama tombul ayaklarimin altinda :) bknz. hamileyken ayaklarin sismesi.




Fotograf cekmek, ozellikle sevgili Lubitelle fotograf cekmek her zaman ciddiyet ister.



9. aya dogru, kim bilir belki 9. ayda boyle bisiyler oluyormus insan.

Fotograflari ceken tabi ki Salih :)

Baba olunca anlarsin

0 comments
Kardes blog onerisi :)

Thursday, October 7, 2010

Normallik Üzerine

0 comments
Bu yaziyi bi önceki "Ilk Zorlu Sinav" yazisinin üstüne yazmak mantikli olacak sanirim. Bende seker var mi? Varsa bu bebek icin ne kadar tehlikeli vs vs diye düsünürken farkettim ki bebegimizin herkes gibi ve normal olmasini istiyorduk. Bu düsünce ileride yasamamiz muhtemelen olan (söz veriyorum yasamamak icin elimden geleni yapicam :)) "Bizim bebegimiz/cocugumuz aslinda kücük bir dahi" düsünce bölgesinden ne kadar uzak oldugunu farkettim. Hani insanlar belli bi süre sonra bebeklerine tapmaya baslayip yaptigi bütün hareketleri sanki o icat etmis ve dünyada bunu yapan bi tek oymus gibi anlatmaya baslarlar ya, iste tam o düsünce bölgesinden bahsediyorum.  Halbuki o zaman bebegin normal olmasindan baska bisiy istemiyordum. Herkes gibi olsundu bizim cocugumuz, herkesin cocugu gibi iki kolu iki bacagi, saglikli organlari olsundu, baska da bisiye gerek yoktu...

Ilk Zorlu Sinav

0 comments
Hamileligin ilk aylarinda en cok konustugumuz konularin basinda bebegin cinsiyeti ve erkek-kiz olursa hangi isimleri koyacagimiz vardi. Salih kesin kiz istiyordu, ben de kiz istiyordum ama biraz erkek olursa haksizlik etmek istemedigimden, biraz da Salih'e benzer bi oglumun olabilecegi düsüncesiyle erkek olsa da olur diyordum kendi kendime.

Erkek mi kiz mi tahminleri arkadaslar arasinda konusuladursun bebegin cinsiyetini ögrenecegimiz gün geldi catti. Facebook'tan tahminleri topladik ve  % 80 gibi bi basari oraniyla kiz diyenler sorumuzu dogru bildi :) Ultrason görevlisi heyecanimizdan daha dogrusu sevinc cigliklarimizdan bebegin ilk cocuk ve ilk torun oldugunu sip diye anladi! (cok zeki olmak gerekmiyor tabi bunu anlamak icin :))

Bundan sonra günler hayaller, planlar, düsüncelerle gecip durdu. Ta ki hamileligin 25.-28. haftasi arasi yapilan seker testine kadar. Doktor rutin kontrole gittigimiz zaman su nasil oldu, bu nasil oldu diye konusurken konusurken "Aa gecen hafta sana seker testi yapilmisti sahi, hadi onun sonuclarina bakalim" diyip ekranda benim bilgilerime ulasinca sekerimin üstü limiti biraz astigini gördü ve panik yapip "Ben sana niye haber vermedim?" acaba diyip hemen baska bi test yapmamiz daha gerekiyor dedi. Yapilacak test 3 saatlik test denilen öncesinde kaninizin alindigi hemen sonrasinda seker yüklemesi yapilan (yani iki bardak baya bol sekerli bi sivi ictiginiz) ve 1 saat araliklarla 3 kere kaninizin alindigi bi testti. Onun sonucuna göre bende hamilelerde rastlanan Hamilelik Diyabeti/Sekeri (Gestational Diabetes)nin olup olmadigina karar verilecekti. Seker cikma durumunda ne olacagini doktora sordugumda riskleri anlatti, iste büyük bi bebege sahip olabilirdim, ileride ikinci tip diabet olma ihtimalim yüksekti vs vs. Bunlar cok sorun gibi gelmemisti. Ben daha cok bebege en kötü ne olabilirle ilgileniyordum. Doktora bunu ilk kez sordugumda cevap vermedi, ikinci kez sordugumda "Bebek ölü dogabilir!" dedi. O anda basladim aglamaya, bi yandan kafami toparlayip kadinin dediklerini kacirmamaya calisiyordum, bi yandan da yaslar gözümden pit pit akiyordu. Bi süre sonra tek yapabildigim yanima gelen Salih'e sarilmak oldu.

Bebegin kalp atislarini dinlerken doktor sakinlestirici bisiyler söyledi, iste neler var gibilerinden basindan gecen bi iki hikayeyi anlatti. Meslekleri icabi doktorlar neler neler görüyor onlari anliyorum ama yine de böyle pat diye damdan düser gibi bi kadina "bebegin ölebilir" demek dogru gelmiyor. Neyse iste cok fazla bekletmeden konustugumuz testi yaptirmami söyledi ayrilirken. Iki gün sonra Salih'in laba gitmek zorunda olmadigi cumartesi günü beraber gideriz diye kararlastirmistik aslinda ama ben daha fazla beklemek istemedigim icin cuma günü kendim gittim testi yaptirmaya. O gece nasil gecti bilmiyorum. Hayatimda ilk kez sabaha kadar aglamak nedir onu ögrendim. Bi yandan internetten bisiyler arastiriyorduk, bi yandan birbirimizi sakinlestirmeye calisiyorduk. Eskiden hep böyle toparlak, bogum bogum bacaklari olan, sikistirip isirabilecegim (!) bi kiz cocugum olsun isterdim. Bunlarin ne kadar bos daha dogrusu lüks istekler oldugunu o gece anladim. Insan cocugunun saglikli olmasindan baska hic bisiy istemiyormus meger.
Testin sonuclarini aldigimda baya bi rahatlamistim. Hamilelik sekerine rastlanmamisti.

Ilk Duygular

0 comments
Düsüncelerimiz bebek sahibi olma, olmama arasinda gidip gelirken, hayat bizim adimiza bi karar verdi. Öyle enteresan bi duyguydu ki sonrasinda yasadiklarimiz. Böyle bulutlarin üstünde olmak gibi bisiy, yani hayatin bütün karmasisindan, üzüntüsünden, günlük sikintilardan siyrilip, herseyin önemini yitirdigi bi an düsünün ve onun sürekli oldugunu hayal edin, iste öyle bisiy. Günü yasarken mutlu musunuz degil misiniz diye sormazsiniz ya kendinize, ancak birisi sordugu zaman akliniza gelir, yahut kösenize cekilip "hayatim nasil gidiyor?" diye düsündügünüz zaman akliniza gelir bu sorunun cevabi. Mutlulugu genel olarak hissedersiniz, farkina ancak ya böyle zamanlarda ya da bisiyler ters gittiginde ve mutsuzlastiginizda varirsiniz. Iste bunlar yerine sürekli hissedersiniz mutlu oldugunuzu, icinize garip bi huzur dolar, garip bi olgunluk. Iste böyle bisiylerdi ilk hislerim.

Gerekli görülen ek: Hissettigim, ayridina vardigim duygular arasinda olgunlugun ve garip bi kudretin - yani yapabilme, edebilme duygusunun, gücünün - oldugunu söylemeden gecmemem lazim sanirim. Korkmam, paniklemem gereken onlarca neden bulabilecekken bunlara hic kafa yormayip o yaparim/ederim ben bunu duygusunu tatmak enteresan bi tecrübeydi benim icin.

Wednesday, October 6, 2010

Anne Olunca Anlarsin Bölgesi

0 comments
Yillardir cevremdeki kadinlarin tartismalarin icinden cikamayacaklarini anladiklari, köseye sikistiklari anda hemen o kistirilmis duygusundan kacabildikleri, isinlanabildikleri güvenli bi bölge var: "Anne olunca anlarsin" bölgesi. Bu sihirli cümleyi söyleyince bütün akar sular durur, saatlerdir tartisarak bi yerlere varma cabaniz avucunuzun icindeki bi kum tanesi gibi bi üfürükte emeklerinizle beraber ucar gider. Artik ne deseniz bosadir. Karsi taraf öyle bi bölgeye girmistir ki sizin oraya (henüz) giris izniniz yoktur, o bölge hakkinda konusamazsiniz bile.

Iste ben Deniz hamileligimin su son günlerinde yillardir tartismalari baltalayan bu cümleyi karsimda kuramayacak insanlara nanik yapip "anne oldum, sizin ne demek istediginizi anliyorum ama hak vermiyorum söylediklerinize, dogru bulmuyorum" diyecegim günleri heyecanla bekliyorum.

Kurulus Amaci (!)

4 comments
Aslinda annelikle ilgili bi blog acmayi pek dusunmuyordum. Zaten etrafta bi sürü anne olmakla, hamilelikle ilgili blog vardi, ben niye bi tanesini daha ekleyecektim. Ta ki bugune kadar. Bi blog yazisi okudum ve hayatim degismese de bu konu hakkindaki görüsüm degisti.
 
http://baskahamile.blogspot.com/2010/10/anne-olunca-anlarsn.html 

Bu yaziyi yazan baskanne'ye, beni zamaninda cesaretlendiren sevgili Bilge'ye ve bugün bu fikri tekrar sorgulamami saglayan sevgili Yagmur'a tesekkürlerimi borc bilirim.

Hamilelik ve annelik sürecinde yasadiklarimi tek tek yazmak degil niyetim, buna vakit olacagini sanmiyorum zaten. Yapmak istedigim daha cok annelik, hamilelik üzerine biriktirdigim, üzerinde kafa yordugum düsüncelerimi paylasmak. Aklimda simdiden yazmak istedigim bi iki konu var bile.  Ha bunu niye yapmak istiyorum peki? Öncelikle benim gibi yahut bana yakin düsünen arkadaslarimla aramizda bi okyanus olmasina ragmen düsüncelerimi ve gecirdigim süreci paylasmak. Anakara'ya bi gün döndügümde aramizda kucagimda Ada bebekle arkadaslarimla bulustugumda aramizda ucurumlar olmasin istiyorum.

Ikinci olarak benzer sürecleri yasayacak kadinlara bize ögretilmis düsünce kaliplarinin disinda hareket edilebilecegini anlatmaya calismak gibi ulvi ve cesur bi amac edindim kendime, bu kadar da iddaliyim! Yok yok o kadar iddali degilim ama elimden geleni yapmak istiyorum. Kendi tecrübelerimi paylassam bile bu yeterli olacak gibi geliyor. Gazamiz mübarek olsun! :)
 

Anne olunca anlamadiklarim Copyright 2008 All Rights Reserved Baby Blog Designed by Ipiet | All Image Presented by Tadpole's Notez